5 Mart 2012 Pazartesi

ANKARA







Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara, Orta Anadolu’nun merkezi bir noktasında kurulmuştur. Bu merkezi konumu itibariyle tarih boyunca özellikle Selçuklular ve Osmanlılar devrinde, Ankara keçilerinin tüylerinden yapılan sof kumaşlarının yurt dışına satılması Ankara’yı kervansarayların güzergahı ve bir ticaret merkezi haline getirmiştir.
Ankara, Birinci Dünya Savaşı sonrası Atatürk liderliğindeki ulusal direnişte belirgin bir konum üstlenmiş ve Ulusal Kurtuluş Savaşı ile Türk yurdunun yabancı işgalinden kurtarılmasıyla 13 Ekim 1923′de yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ilan edilmiştir.
Ankara’nın en belirgin noktasında yer alan yapı, Ulu Önder Atatürk için yaptırılan ihtişamlı Anıtkabir’dir. 1953 yılında tamamlanan bu antik ve modern mimari sentezi yapı Türk mimarisinin gücünü ve zarafetini kanıtlamaktadır.
Şehrin en eski bölümleri tarihi Kaleyi çevrelemektedir. Duvarlar içinde 12. yüzyıla ait Alaaddin Cami her ne kadar Osmanlılar tarafından elden geçirilmişse de hala Selçuklu ahşap işçiliği ve sanatının güzel örneklerini sergiler. Pek çok sayıda ilginç eski Türk evi restore edilmiş ve sanat galerileri ya da geleneksel Türk mutfağından örneklerin sergilendiği lokantalar olarak yeniden hayat bulmuştur.
Hisar Kapısı’nın yakınlarında güzel bir şekilde restore edilmiş olan Bedestendeki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Paleolitik, Neolitik dönemlere ve Hatti, Hitit, Frigya, Urartu ve Roma Uygarlıklarına ait paha biçilmez eserler yer almaktadır.
Kalenin dışında 13. yüzyıldan kalma Arslanhane Cami ve 14. yüzyıla ait Ahi Elvan Cami görünmeye değer eserlerdendir. Roma döneminin şatafatını M.S. üçüncü yüzyıldan kalma hamamlar, dördüncü yüzyıla ait Julian Sütunu ve ikinci yüzyıldan kalma korint stiline inşa edilmiş olan Agustus Tapınağı Ulus Meydanı’na yakın bir biçimde kalenin çevresindedir. İmparator Augustus’un ”Politik Emirleri” nden biri olan ve kendisinin başarılarını ayrıntılı olarak veren yazıt, Ankara’daki Augustus Tapınağı’nın duvarlarıdır.
Kale yakınlarında, bir Roma Tiyatrosu ve aynı bölgede 15. yüzyıldan kalma Hacı Bayram Cami ve türbesi yer almaktadır.
Selçuklu tahta kapı oymacılığının şaheserlerinin ve diğer günlük kullanım araçlarının sergilendiği Etnografya Müzesinin hemen yanında yer alan Resim ve Heykel Müzesi Türk güzel sanatlarından kesitler içerir. Ankara’daki en büyük camii olan Kocatepe cami 1976 ile 1987 arasında Osmanlı mimarisine uygun olarak inşa edilmiştir.
Ankara, seçkin bale, tiyatro, opera ve halk dansları düzenlemeleri ile hareketli bir sanatsal ve kültürel yaşama sahne olmaktadır. Şehir, özellikle dinleyici sayısı hiç düşmeyen Flarmoni Orkestrası ile ünlüdür.

3 Mart 2012 Cumartesi


 

 

Çalışan Annelere Tavsiyeler

Günümüzde kadınların iş dünyasındaki etkin konumu, anne olmalarıyla birlikte birçok yönden zorlayıcı bir hal alıyor. Kadınlar çalışma hayatı ve anneliğin birlikte getirdiği sorunlara çare ararken, anneysen.com üyesi çalışan anneler de yaşadıklarını hem anket, hem de soru-cevap platformlarında birbirleriyle paylaşıyor.

Rakamlar ve görüşler, çalışan anne olmanın kolay olmadığını vurguluyor. Çalışma hayatı ile ilgili anketlere katılan annelerin % 28’i iş yerleriyle doğum izni konusunda sorun yaşadığını söylüyor,%17’si ise bebekleri 2 aylıkken çalışmaya başlamak zorunda kaldıklarını iletiyor.

Çalışan Anneler Suçluluk Duygusundan Nasıl Kurtulabilir?
Anne olmak, çalışıyor ve gün içinde çocuğunu göremiyor olmak suçluluk duygusunu beraberinde getiriyor. Annelerin, kendileri çalışırken çocuklarını emanet ettikleri kişilerle ilgili olarak içleri rahat ve güvenleri tam ise, suçluluk duygusu kendisini daha az gösterebiliyor.

Öncelikle bu duyguyla ilgili farkındalık kazanmak ve bu duyguyu kabul etmek önemli. Bundan sonra ise, birlikte geçirilen zamana odaklanmak, bu zamandan olabildiğince keyif almak ve tadını çıkartmak gerekiyor. Birlikte geçirilen eğlenceli ve neşeli zamanlar ne kadar çok olursa, bunlarla ilgili anılar da o kadar iyi hatırlanır. O zaman, birlikte olamamaktan dolayı duyulan suçluluk ya da üzüntü değil, birlikteyken paylaşılanlar ve anne-çocuk arasında gelişen ilişkinin mutluluğu ve samimiyeti önem kazanır.

Bana göre annelik, çocuğunuzla aynı duyguları paylaşmaktır. Bunun için sürekli birlikte olmak, aynı mekanda yan yana olmak gerekmiyor. Hatta çalışan annelere eve geldiklerinde, her gün bebeklerini bir süre uzaktan gözlemlemelerini ve bu gözlemlerini, örneğin bebeklerindeki değişiklikleri, her gün farklılaşan tepkilerini not etmelerini öneririm. Böylece bebeklerini daha dikkatli inceleyecekler ve değişiklikleri daha çabuk fark edeceklerdir. Anne ve bebek zaman içinde birbirlerini daha iyi tanıyacaklar, ilişkileri daha derin olacaktır. 

Yoğun Çalışan ve Eşinden Destek Alamayan Anneler Nasıl Yardım İstemeliler?
Eşinden istediği desteği alamayan annelere ilk tavsiyem, öncelikle koşulları gözden geçirmeleridir. Eşlerinden destek alamamalarının nedeni onların çalışma koşullarından mı, çocuk bakımıyla ilgili güvensizliklerinden ve tedirginliklerinden mi, kişilik özelliklerinden mi, başka nedenlerden mi kaynaklanıyor, bunu anlamaya çalışmaları gerekir. Bunların içinde kendilerinin değiştirebilecekleri şeylere yönelebilirler.

Örneğin eşlerinin de çocuk bakımıyla ilgili bilgi sahibi olabileceği kaynaklara ulaşmasını desteklemek ya da çocukla ilgili daha fazla sorumluluk vermek ve verilen sorumluluğu farklı bir şekilde yerine getirmesini saygıyla karşılamak yararlı olacaktır. Çocuk bakımında eşlerin her ikisinin de önemli sorumlulukları paylaşmaları, bu dönemde özellikle erkeklerin istekli olmaları gerektiğini düşünüyorum.

Eşlerin yanı sıra, destek alınabilecek diğer kaynakları ihtiyaçlara göre belirlemekte yarar var. Hem çocuk bakımında hem de ev işlerinde bir desteğe ihtiyaç duyulduğunda ve bir tek kişinin bunları yerine getirmesi istendiğinde çeşitli sıkıntılar yaşanabilmektedir. Burada görev tanımlarını doğru yapmakta, çalışanın iş yükünü iyi algılamakta yarar var. Ayrıca, yakın çevreden (akraba, arkadaş vb. gibi) alınabilecek destekleri de gözden geçirmekte, çeşitli ajanslara başvurmakta ve çeşitli başvuruları referanslardan yararlanarak değerlendirmek çözüm sağlar.

"Süper Anne Sendromu" Sizce Var mı? Bu Konuda Ne Düşünüyorsunuz?
“Süper anne sendromu” tanımını son zamanlarda oldukça fazla duyuyoruz ve okuyoruz. Ancak, burada sadece anneliğe yönelik, anne olduktan sonra ortaya çıkan bir durumun söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Anne olduktan sonra bir çocuğun sorumluluğunu ve bakımını üstlenmek ve yaşantısındaki diğer değişikliklere adapte olmakla ilgili olarak kadınlar önceki yaşantılarının üzerine birçok şey ekliyorlar.

Yani, kadınların anne olmadan önceki yaşantılarına baktığınızda, örneğin kontrol etmeyi, planlı olmayı, işinde gelişmeyi, iyi organize olmayı seven bir yapıları varsa, annelikten sonra da bu genellikle devam ediyor. Sanırım “süper anne” dediklerimiz, birçok sorumluluğu ve işi bir arada götürebilenler.

1 Mart 2012 Perşembe


 

Doğum Günü Parti Hazırlığı, Doğum Günü Partisi İçin Güzel Fikirler


Belli bir yaşa gelmiş ve arkadaş grubuna sahip çocuklar için doğum günü partisi ayrı bir önem taşır. Bu önem sadece çocuklar için değil en az onlar kadar ebeveynleri için de önemlidir. Alışıla geldik rutin süslemeler, bir konsept dahilinde yaratılmamış doğum günü partileri ve klasik bir pasta günümüzde doğum günleri için sıradan seçeneklerdir. Oysa küçük dokunuşlar ve biraz da araştırmayla bu çok özel günü unutulmaz kılabilirsiniz hem de standart bir parti için ayırdığınız bütçe dahilinde.

Farklı ve Yaratıcı Doğum Günü Organizasyonu İçin Fikirler

İyi bir doğum günü organizasyonu için öncelikle bir liste yapmak önemlidir. Planlanan doğum gününün kaç kişilik olacağı, katılımcıların yaş grubu, doğum gününün yapılacağı mekan, süsleme, hazırlanacak ise davetiye gibi detaylar (ki partiye ayrı bir kimlik kazandırmak için en önemli detaylardan biridir davetiye) ve tüm bunları kapsayan iyi bir bütçe etüdü…

Davetli Listesi
Bu liste ön görülen doğum günü partisini ayrıcılıklı kılacak detayları hazırlamak için önem taşır en basitinde eğer bir pasta yaptırılacak ise bu pastanın kaç kişilik olacağını belirlemek için bile önemlidir. Davetli listesini net hazırlamaya ve doğru kişileri davet etmeye dikkat edin. Genellikle okul çağındaki çocuklar sınıflarındaki tüm arkadaşlarını doğum günü partilerine davet etmek isterler. Her ne kadar tüm sınıf davetli olsa da katılım yine çocuğunuzun yakın arkadaşları ve birkaç istisna arkadaş katılımını geçmez. Bu durumda realist olmak önemlidir.

Dilerseniz hazırlayacağınız davetiyeye tıpkı büyük davetlerde olduğu gibi bir LCV koyabilir ve çocukların ebeveynlerinin katılım bilgilerini aktarmasını rica edebilirsiniz. Bu, size net bir sayı elde etmeniz konusunda yardımcı olacaktır.

Süsleme
Süsleme denilince nedense balonlar, grapon kağıtlarından hazırlanmış sarkıt süsler, maskeler ve benzeri parti aksesuarları geliyor. Oysaki bir tema olmaksızın bu detayların hiçbir önemi yok. Buradaki temadan kasıt: masa süslemesinden, ikrama kadar hemen her türlü detayın belirli bir uyum içinde olması… Örneğin; kızınız eğer pembe rengi çok seviyorsa her şeyin pembe olduğu bir tema oluşturabilirsiniz. Her şey pembe ve tonları şeklinde hazırlanabilir. Ya da oğlunuz arabalara düşkünse partinin tüm temasını bunun üzerine kurgulayabilirsiniz. Araba biçimi balonlar, araba temalı ikramlar, tabaklar, bardaklar… Kısaca süslemeyi kaderine bırakmayın ve mutlaka bir tema üzerine kurgulayın…

İkram
Doğum Günü Partisi Elmalar
Çocuklar ikram zenginliğinden çok kendilerine yönelik hazırlanmış parti menüsünü tercih ederler. Yani kısırlar, patates salataları, zeytinyağlı dolmalar çocuklar için değildir. Bu ve benzeri, zahmeti yüksek, menüler ancak çocukların annelerini mutlu eder, çocukları değil. Unutmayın bu özel gün çocuklar için anneler için değil. Peki, ne yapalım?

Benim önerim orijinal ve farklı seçenekler bulmak. Geçtiğimiz yıllarda çikolata şelalesi pek çok doğum günü için tercih edilen orijinal sunumlardan biriydi. Benim size önerim çok daha yeni bir seçenek. Sihirli Elmalar… Çocukluğumuzun elma şekerinin çok özel tariflerle geliştirilmiş şekli diyebilirim. Ben oğlumun 8. yaş günü için bu elmalardan sipariş verdim. Hem sağlıklı hem de farklı. Araba tutkunu oğlum ve onun kendisine benzeyen arkadaşları renkli arabalar adı verilen elma şekerini bayıla bayıla yediler.  Eğer siz de çocuğunuz için farklı bir doğum günü partisi organize etmeyi düşünüyorsanız sihirli elmalardan birini gönül rahatlığı ile seçebilirsiniz.

25 Şubat 2012 Cumartesi


 

 

Anne İle Bebeğin İletişimi, Bebek Anne Karnındayken Başlıyor

Anne karnındaki bebeğin 16. haftadan itibaren duyduğu seslere hareket ve kalp atışlarındaki değişiklikle tepki vermeye başladığını belirten Ahsen Balcı, "Bebeğe en güçlü ulaşan ses ise annesinin sesidir. Anne karnındaki bebek 26. haftadan itibaren ise annenin sesinin ritmini, iniş çıkışlarını ayırt edebilir. Anne sakin bir sesle yavaşça ve basit cümleler kurduğunda bebek sakinleşir. Hamileliğin son 3 ayında ise bebek müzik ya da gürültü duyduğunda tekme atar, duyduğu sese göre tepki gösterir" dedi.

Doğumundan sonraki ilk haftalar ve aylarda ise bebeklerin iletişim kurmayla ilgili yeni şeyler keşfettiğini belirten Ahsen Balcı, "Doğum sonrasında da anne sesi ve annenin kalp atışına benzeyen sesler bebeği çok rahatlatır. Bebekler zamanla göz teması kurmaya, anne sesini dinlemeye, anneyi gözlemlemeye ve annenin yüz ifadesindeki değişiklikleri fark edebilmeye başlarlar; böylece anne-bebek iletişimi yeni bir boyut kazanır. Annenin mimikleri, canlılığı, değişken ses tonu bebeğin ilgisini çekmeye başlar ve bebek gülümseyerek, ayaklarını ve kollarını oynatarak tepki gösterir. Doğumdan sonraki ilk sekiz ayda bebekler çevrelerindeki kişileri incelemeye ve onlarla sosyal iletişim kurabilmeye başlarlar. Bu sosyal ve duyusal gelişimler bebeğin iletişim kurma becerisinin ilk adımlarıdır" şeklinde konuştu.

"Bebeğinize sürekli sorular sorun, cevaplamayacak ancak dinleyecektir."

Pek çok deneyimli annenin fark ettiği gibi, bebekle konuşmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Ahsen Balcı, "Bebeğinize sürekli olarak yaptığınız şeyleri anlatın, sorular sorun. Belki ne dediğinizi şimdi anlamıyor olabilir, sizi cevaplayamayabilir, ancak dinleyecektir. Kendinizden bahsederken anne kelimesini kullanın, babasından bahsederken baba. O, bu gibi zamirleri bebekler anlamazlar. Bebeklerle konuşurken sık sık tekrarlar yapmak, bebeğin konuşmanızı anlamasını daha da kolay hale getirecektir. Özellikle müzik ve şarkı söylenmesi bebekleri sakinleştirir ve rahatlatır" dedi.

Ahsen Balcı, "Bebekle iletişim kurarken bebeğe dokunmak anne ve bebek arasındaki iletişimi güçlendirmekte çok etkilidir. Bebeğinizle oyunlar oynayarak onun iletişim kurma becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilirsiniz. Bebeğinizle iletişim kurmaya çalışırken her bebeğin farklı olduğunu unutmayın. Bir bebeği sakinleştiren şeyler, başka bir bebeği heyecanlandırabilir. Kendinize, içgüdülerinize ve en önemlisi bebeğinizin yönlendirmesine güvenin. Paylaşacağınız bu keyifli deneyimler bebeğinizin kendini güvende hissetmesini sağlayacak, onu motive edecek ve gelişimini destekleyecektir" diye konuştu.


Yaşlara göre önerdiğimiz oyuncaklar,

0-3 yaş
Çocuklara oyuncak seçimi nasıl olmalı 
* Sesli çıkaran oyuncaklar ve çıngıraklar
* Renkli halkalar
* Yumuşak oyuncaklar ( bebek, ayıcık, köpek gibi..)
* Dişlik
* Plastik iç içe geçmeli kutular
* Zıplayan oyuncaklar
* Toplar
* Küçük sandalyeler
* Evcilik malzemeleri
* Marangoz aletleri  
* Minyatür hayvan figürleri
* Mobiller
* Oyun battaniyesi
* Takma geçirmeli oyuncaklar
* Banyo oyuncakları
* Kuklalar

3-6 yaş

* Keşfetmeye yönelik oyuncaklar
* Mutfak oyuncakları
* Doktor muayene oyuncakları
* Puzzler
* Domino
* Desen oluşturmak için plastik çiviler
* Yapı inşaa oyuncakları
* Olay sıralama kartları
* Zeka küpleri
* Abaküsler
* Denge oyuncakları
* çok yönlü oyuncak mobilyalar
* tahta taşıt araçları
* Resim sehpası
* Kukla tiyatrosu
* Tekerlekli oyuncaklar
* Atlama ipi
* Müzik ritm aletleri
* Efekt kartları ve kasetleri
* Kurallı oyunlar
* Legolar
* Oyun hamuru
* Ayna
* Rehber makaslar
* Sayı setleri
* Yazı tahtası
* Bahçe oyuncakları

6-8 yaş

* Sek sek oyuncakları
* Denge patenleri
*Toplar
* Maketler
* Puzzeller
* Boya çeşitleri ( pastel,kuru,sulu,parmak boyaları..)
* Kurallı oyunlar
* Dama
* Yumuşak oyuncaklar

9-12 yaş

* Bilgisayar oyunları
* Kurallı oyunlar
* 150 parça üzeri puzzeller
* Maketler
* Muhakemeye dayalı oyunlar
* Sportif faaliyetler ( voleybol – tenis – yüzme gibi..)



Soya mamasının bebeğe faydalarıSoya mamasının bebeğe faydaları
Mama firmalarının birbirinden çeşitte mamalar bugün çokça tercih edilmektedir. Bebeğimizin gelişimi ve büyümesi için gerekli olan anne sütü kadar artık mamalarda içinde bulundurdukları vitamin, minarellerle zenginleştirilmiş bebeğimize en yararlı hale getirilmiştir. Bebek maması hazırlayan ve üreten firmaların satışa sundukları mamalar zengin içerikleriyle anne adaylarının tercihlerine sunulmaktadır.
bebekler için soya maması
bebekler için soya maması
Organik ve tamamen doğal gıdalardan hazırlanan mamalar bebeklerimiz için tercih edilmelidir. Son zamanlarda gıda araştırması yapan firmaların elde ettiği sonuçlara göre soya ve soya ürünlerinin içerisinde bulunan zengin içerikler dolayısıyla tercih edilmesi gereken gıdaların başında soya gelmelidir. Araştırmalar sonucunda soyanın çok faydalı ve kıymetli bir gıda olduğunun öğrenilmesinden sonra soyalı gıdalar üretilmeye başlanmıştır.
bebekler için soya maması
bebekler için soya maması
Soya kıyması, soyalı yağlar, soyalı kremlerde dahil olmak üzere soya hayatımızın her yerinde kullanılmaya başlanıldı. Mama firmaları da bebeklerin gelişimine ve büyümesine çok faydalı olan soyadan faydalanarak soya mamasını üretmeye ve bebeklerimize sunmaya başladılar. Soya maması hazırlayan firmalar soya ile bebeğin seveceği ve beğeneceği soya mamaları hazırlamaya devam etmektedirler.Soya artık yaşamamıza giren ve tercih edilen gıdalar arasında yer almaktadır.www.bebeklerde.net. sitesini ziyaret ediniz.

pub şa La La La Laaaaa Lalalalala

digitürk bebek

bebek

22 Şubat 2012 Çarşamba

Bebeklerle ilgili bilinmeyen gerçek!

Bebeklerle ilgili bilinmeyen gerçek!

1.    Döllenme ve 9 aylık süre arasında bebeğin kilosu 3 milyar kez artar. İkiz gebeliklerde ise bu rakam çok daha yukarılara çıkabilir.
2.    Bebeklerin kalplerinin oluşması ve kullanıma başlanması için gerekli olan süre genellikle döllenmeden sonra 18 gündür.
3.    İlk üç aylık dönemin ilk ayında, bebeklerin görme, solunum ve duyma işlevi kazandığı bilinmektedir.
4.    Ne düşündükleri kesin olarak bilinemese de bebeğin beyin dalgaları döllenmenin 42. gününden itibaren kaydedilebilir.
5.    Çoğu bebeğin ilk ağlamasının doğum esnasında olduğu sanılır. Ancak bebekler anne karnında 26. haftadan sonra ağlayabilir.
6.    Bebeklerin cinsiyetini erkek spermi belirler. X ve Y genini taşıyan spermlerden hangisi yumurta hücresini döllerse, bebeğin cinsiyeti o olacaktır.
7.    İkizleriniz olmasını çok istiyorsanız dikkat! Afrikalı bir kabiledeki yüksek ikiz oranının sebebi araştırıldığında, fazla miktarda tatlı patates yedikleri ortaya çıkarılmıştır.
8.    Annelik sizi kocaman biri haline dönüştürebilir, ancak aynı zamanda güzel tarafları da vardır. Bundan biri de annelerin hamilelik döneminde algılarının, etkilenmelerinin, motivasyonlarının ve duygusal zekalarının daha yüksek olmasıdır.
9.    Kız veya erkek bebek şansının % 50-50 olduğu sanılsa da gerçek doğum rakamları pek de öyle göstermemektedir. Tüm dünyada her 100 kıza karşılık 105 erkek bebek dünyaya gelmektedir.
10.    Toplam nüfusun % 10’u solaklardan oluşur. Eğer ikiz gebelik söz konusuysa % 22 ihtimalle solak olacaktır.     
                         BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
http://www.facebook.com/MilasDaydreams?ref=ts
  bunlara baylacaksınız:))

21 Şubat 2012 Salı


Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kılınç, anne sütüyle beslenen bebeklerde alerji ve kronik hastalıkların daha az görüldüğünü bildirdi.

Prof. Dr. Kılınç, yaptığı açıklamada, sağlıklı bir bebeğin, hayatının ilk 6 ayında sadece anne sütüyle beslenmesi gerektiğini söyledi. Anne sütünün en önemli özelliğinin, çocuğun yaşı ve durumuna uygun değişim göstermesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kılınç, şöyle konuştu:

"İlk günlerde anne sütü daha kıvamlı, yağ yönünden daha fakir, mineraller ve bebeği enfeksiyondan koruyan hücre ve antikorlar yönünden daha zengindir. İlerleyen günlerde anne sütü bebeğin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değişim gösterir. Anne sütünün içeriği, çocuğu enfeksiyonlardan korur. Anne sütüyle beslenen bebeklerde alerji ve kronik hastalıklar daha az görülür. Anne sütüyle beslenenlerde obezite daha azdır."

Prof. Dr. Kılınç, anne sütüyle beslenen bebeklerde gastrointestinal enfeksiyonlar, pnömoni, menenjit, bakteriemi hastalıklarının görülme sıklığının daha az olduğunu vurguladı.

İnek sütüyle beslenen bebeklerde, anne sütüyle beslenenlere oranla diş çürüğünün iki kat fazla olduğunu bildiren Prof. Dr. Kılınç, anne sütünün retinanın gelişmesinde de önemli rol oynadığını belirtti.

Anne sütünün bebeğin yaşama şansını artırdığını, bebeğin en iyi şekilde büyümesini ve gelişmesini sağladığını, bebeğini emziren annelerin de daha sağlıklı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kılınç, bebeğin anne sütüyle beslenmesinin aynı zamanda tasarruf da sağladığına dikkati çekti. Prof. Dr. Kılınç, ilk 6 aydan sonra bebeğin beslenmesinde ek gıdalara geçilmesi gerektiğini, 1 yaşından sonra çocuğun evde yapılan yemekleri yemeye başlayacağını ve sütle beslenmenin büyük oranda azalacağını belirtti.

Çocukların zihinsel ve fiziksel büyüme potansiyellerine ancak yeterli ve dengeli beslenmeyle ulaşabileceğini, erken bebeklik dönemindeki beslenmenin bebeğin yaşamını programladığını bildiren Prof. Dr. Kılınç, "Doğru beslenme, bebeklerin yaşam pasaportudur’ dedi.